İnsan hayatta bir kez çıkıyormuş zirveye. Zirveye tutulmasını bilir, tutmasını bilemezmiş insan. Boş bir ceviz gibi yuvarlanırmış sonra. Çıkacağım diye en tepe tekrar ve tekrar İşte böyle hep daldan dala atlarmış.
Ne olucak şimdi biliyor musun ? Ya sonunu mutlu bağlayıp bu hikayenin dizisini çekeceğiz beraber. Hani egenin kıyısında geçicek mesela. Mavi bir bisikletimiz var mesela tıpkı deniz gibi mavisi. Önüne çicekleri doldurmuş geliyorsun sen. Sarılıyoruz sonra. Rahmine dokunuyorum umutla senin. Görüyorsun ya ne kadar sıkıcı ve aptal. O yüzden sen şimdi gidiceksin ben yeraltına gömeceğim metni. Güneşten uzakta, yağmurun tam ortasında rüzgarın götüremedikleriyim ben.. Hani öyle denk geldiğinden değil. Hep sevdiğimden.
Bir zamanlar bazı insanların gerçekten mutlu olduklarını düşünürdüm. Bu evimden uzaklaşıp sidik kokusunun bütün sokaklara yayıldığını fark edene kadar sürdü. Kadınım, işte sen o mazot kokan şehrin içinde bir yerde vardın ama görüyorsun kadınım sende gidiyorsun. Bir park var kadınım. Dört yanında zifir çarşaflar var. Mazot yakanlar, dizel yakanlar, kurşunlu yahut kurşunsuz yakanlar var… Hepsi insanlardan kalma bir telaşa ile ordan oraya sürünüyorlar bağırış çığırış. O kara dumanın tam ortasında bir havuz ve üç bank var. Yetmiyor gibi kavak ağaçları yükselmiş etrafında havuzun boy boy. Su devamlı fışkırıyor sanki haberi yok gibi kaotik bineklerden. İşte biz seninle sevgilim tamda orda o kavakların altında karşılaşmıştık. Diyorum ya sevgilim o kavak ağaçlarının altına uzanıp öpseydin beni sahile çıkardı her yürüdüğümüz yol. Görüyorsun ya sevgilim oturmuş orda ben bunları - tüm bu olanları yani - düşünmeye dalmışım. Sahi seviyor muyum bu gri adamı ? Yoksa hayat denen fahişeyi becermek için çığlıklar atan bu adam kocaman bir memur mu yoksa ? Kalbine bir nebze güvenmeyen hep dillendirdiği o güce aslında inanmayan bir memur mu bu gri adam?
Sevgilim sence yeterince özgür müyüz ? Keşke hiç susamamış olsaydım dudaklarına. Arar dururdum asvaltta bir çicek. Vazgeçerdim sonunda. Sen yoluna ben yoluma… Keşke hep aramak olsaydı sevmek. Bulup bulup yitirmek bana da sana da fazla zor sevgilim.
Solgun bir halk türküsünün tam kalbinde buluşmak üzere…